4 Ocak 2018 Perşembe

Başlıksız Yazı

"Eskiden burası hep dutluktu" diye bir klişe vardır ya, işte bunun tam tersi şuan blog dünyası için geçerli. Şu an burası dutluk, ben bunun farkındayım, ama yine de ısrarla yazmak istiyorum.

Niye yazmak istediğimi bilmesem de, insanlar okusun mu istiyorum yoksa okumasın mı istiyorum bilmesem de... Galiba yazmak için yazmak ve entere basıp web aleminin sonsuzluğuna yollamak. Neden bir deftere değil de buraya yazmak istemiş olduğum konusunu da psikologlar falan incelesin, açıklasın bir zahmet. Her yere ben yetemem.

Sebeb-i ziyaretim tabi ki yine dert, tasa, depresyon vb. duygularıyla dolu dolu olmam. Aslına bakarsanız nasıl ki, instagram'da herkesler MUTLULUK OYUNU oynama derdinde, en en en mutlu, huzurlu anları fotolayıp yollama ve hatta belki de sadece mutluyMUŞ gibi gibi bir konsept oluşturmanın derdindeyse, burası da benim için tam tersi bir anlam taşıyor. Siniri, stresi klavyeye var gücümle basarak rahatlama yeri görevi görüyor. Dolayısıyla burada genelde KARAMSAR, OLUMSUZ, ELEŞTİRİ ağırlıklı yazılar yer alıyor. Ama olsun de mi? Hayatın ne kadarı toz pembe ki? O pembik geberik gelinlerin kurguladığı "mutluluk yuvaları" yalanına inanmıyorum. Yok öyle bir dünya. Varsa varsa sadece bir instagram karesi kadar gerçekliği var, o kadar.

Farkettiniz mi bilmem ama bu yazının ana fikri yok! İçimden geldiği gibi, akışına bırakılmış tarzda bir şeyler işte. İsterseniz "hasta olan bebeği tüm gece ve gündüz kendine yapışık yaşayan annenin içini döküşü" deyin, isterseniz "Başket'te oturup da her türlü sosyal kültürel imkandan mahrum kalan kadının isyanı" deyin, isterseniz de "ev hanımı olmayı beceremeyen ama aslında ev hanımı olan kadının karalamaları" deyin. Birşey demek de zorunda değilsiniz. Çok da tın, çok da fifi zaten... Yani neden bir ana fikir arayışı, neden bir başlık bulma kaygısı? Mürekkep yalamışız ya güya... her yerde belli edicez "ana fikirsiz yazı olmaz, cık cık cık", "hele başlıksız yazı, cısss"

Sanki bu aralar buraya takılacak gibiyim gibi bir his var gibi sanki içimde gibime geliyor... Oh be ne güzelmiş şöyle saçmalayarak yazmak! Aynı kelimeyi bırak aynı paragrafta, aynı cümlede defalarca kullanmak! Yaşasın özgürlük! Yehuuu tutmayın beniiğğğ!!!

şuan anlam veremedğim bir nokta da neden sürekli beynimde Serdar Ortaç'tan (ki hiç sevmem kendilerini, yani kendisini tanımam da şarkılarını) "çekemiyorlar bizi, kıskanıyorlar bizi" mısraları dolanıp duruyor (ki zaten şarkının sadece burasını biliyorum.) Neyse sanırsam ki çok fazla instagramda kendince atar yapan hesaplara maruz kaldım...

Neyse, kalın sağlıcakla, sallanın salıncakla...

Hiç yorum yok: