23 Aralık 2016 Cuma

Çocuklarınızla AVM'nin Önünden Bile Geçmeyin!

Özellikle çoluk-çocuklu ailelerin kışın alışveriş tercihi AVM’lerden yana oluyor. Çocukları soğuktan korumak, rahatça bebek arabasını sürmek amacımız. Aman dikkat kaş yapayım derken göz çıkarmayalım! Ben derim ki bir 15 gün daha erteleyin alışverişlerinizi. Hele bir yılbaşı çılgınlığı sona ersin…

Hristiyan dünyası şuan hummalı bir koşuşturma içinde. Noel hazırlıklarından bahsediyorum. Türkiye’de çoğu çağdaş(!) vatandaşlarımızın sandığından öte, sadece ‘yeni bir yıl’ın başlangıcı değil kutlanan. Hristiyanlığın en önemli bayramıdır, noel. Hatta kullanılan renkler, çam ağacı, noel baba gibi ögeler incelenirse hristiyanlık öncesine kadar uzanır bunların kökenleri.

“Ağaç yaşken eğilir” atasözümüzü kendilerine düstur edinen batılılar, bizim laikler gibi yapmaz. Çocuklarına din sevgisini aşılar erkenden. Bunu tombul yanaklı, hediyeler dağıtan noel baba ile yaparlar, her yeri gözalıcı ışıklarla donatarak yaparlar, çam ağacının altına hediyeler dizerek yaparlar, çorapların içine şeker doldurarak yaparlar. Yetişkinlerin bile etkilendiği bu ortamlar çocuklar üzerinde nelere sebep olur acaba?

Çünkü bilirler ki çocuklar dille söyleneni değil, gördüğünü öğrenir. Yine bilirler ki ‘din’ duyguya hitap eder, gönle hitap eder. O nedenle çocuğa cazip, sevimli göstermek gerekir dini. Tonton bir noel dede iyi bir malzemedir, uçan ren geyikleri hem hayal gücüne hitap etmekte hem gönüllere yerleşmektedir. Böyle böyle dinini yani hristiyanlığı sever, benimser minik yürekler.

Onları kınamam bu yaptıkları için. Bilakis tebrik ederim. Dinlerini evlatlarına sevdirmek içindir bu çabaları. Başarılı oldukları da bir gerçek. Peki bizim hissemize düşen ne burada? Hep demiyor muyuz “Batının iyi yanlarını örnek alalım.” diye. İşte bunu örnek alabiliriz. Kandillerimizi, bayramlarımızı hatta cuma günlerini çocuklara sevdirmek adına bu yöntemleri kendimize uyarlayabiliriz.

Ama nasıl bir şeyse yüzde 90’ının Müslüman olduğunu iddia ettiğimiz ülkemizde özellikle dev AVM’ler yılbaşı/noel hazırlıkları yaparken kendilerini kaybediyorlar! En çok harcamayı bu dönem yaptıkları aşikar! Bunu görmek için AVM’ye gitmeye gerek yok. Araba ile önünden geçmeniz dahi yeterli. Koca binayı baştan aşağıya ışıklarla donatıp, en ulu çam ağacını AVM’nin önüne dikiyorlar. Hele ki içerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim…

Bu nedenle özellikle anne babaları uyarıyoruz; yılbaşı çılgınlığı sona erene kadar sakın çocuklarınızı AVM’ye veya bu tür çarşılara götürmeyin! Hatta önünden dahi geçmeyin! Neden mi? Yukarıda belirttiğimiz gibi, o janjanlı, rengarek, albenili, şirin süslemeler biz yetişkinleri bile cezb ediyor. Çünkü hepsi profesyonel tasarımcılar tarafından hazırlanıyor. Çocuklar ne kadar etkilenmeden kalabilir? Biz biliyoruz ki çocuklarımızın bilinçaltı, kişilik özellikleri, hayata karşı duruşları meydana geliyor, amman dikkat!

Okullarda da illaki yılbaşı kutlaması, hediyeleşmesi oluyor. Bu konuda da velilerin tepki göstermesi gerektiğini düşünüyorum… Bu konu uzar gider. Demek istediğim anlaşıldı umarım. Selamlar…

NOT: Bu yazıda özellikle fotoğraf kullanmadım, bir de ben reklamlarını yapmak istemem hristiyan örf ve adetlerinin.

Etiketler: Yılbaşı değil noel , yeni yıl değil noel , Müslüman noel kutlamaz , çocuklarınızı noelden koruyun , çocuklar için din eğitimi

13 Nisan 2016 Çarşamba

SSVD’den daha da önemli bir şey var!


SSVD’den daha da önemli bir şey var o da : ilk doğumun normal yapılması. Zaten bu sağlanırsa SSVD muhabbetine gerek kalmıyor. Bunun için de ilk bebeğini bekleyen anne adaylarının çok bilinçli olması ve doktor/ hastane seçiminde dikkatli olması gerekiyor.

Öncelikle pek çok kadının ölüm riskini gerçekten taşıyan, çok geçerli mazaretler olmaksızın sezaryen yapıldığına inanıyorum. Kim ne derse desin, bunda da doktorun yönlendirmesi çok önemli. Sonuçta uzman olan doktor, sana bilgi verecek, seni yönlendirecek olan doktor. Ve sen doğum arefesinde belki artık hastanede yatışın yapılmış olarak yatakta en aciz anlarından birini yaşıyorsun… Doktorun ağzının içine bakıyorsun.

Misal ben, ilk hamileliğimde kendimce kitaplardan, internetten çok okumuştum ama nasıl bir cahillik bilemiyorum 40+6’da “Çok geçikti bu bebek, artık müdahale gerek.” Lafını ciddiye alıp kuzu gibi hastaneye gittim hiç doğum belirtisi olmaksızın. Şimdi geriye baktığımda ‘biraz daha bekleseymişim’ diyorum. Nasip tabi.

Anne adayları bebekleri için temel ihtiyaçları için hazırlık yapıyor elbette kıyafet, beşik, bez vb. Ama abartılıp lüks harcamalar da çok yapılıyor; bebek şekeri, kapı süsü, şerbet bardağı, bezden pastası, magneti, isme özel yastığı, loğusa tacı terliği, özel fotoğrafçısı, beybi şovırı derken… Bu ayrı bir yazı konusu burada belirtmek istediğim bunların seçimi, hazırlığı için anne adayları vakitlerini ve enerjilerini harcıyorlar. Ama bunlardan çok çok önemli bir şey var ki bebeğini Allah’ın sana vermiş olduğu şekilde, doğal yöntemlerle kucağına almak! Böyle lüks şeylere harcanacak enerjiyi, doğal doğum konusunda bilinçlenmeye harcasa annelerimiz ne güzel olur değil mi? Misal olarak başta görselini eklediğim kitabı tüm hamileler okumalıdır:HypnoBirthing Mongan Yönetemi. İnternette Pozitif Doğum hikayeleri var, onları okuyarak olumlu manada kendilerini hazırlamalıdır vb.

Bu düzen böyle gitmeyecek, buna inanıyorum. Ama ne zaman ülkemizde hamilelik ve doğumla ilgili süreç en az müdahale ile gerçekleşir duruma gelir bilemiyorum. Bunun için anne adayları araştırmalı, talep etmeli! Şu an özel hastaneler uyanmaya başladı, işin ucunda para var ve talep de var; DOĞAL doğum akımı ve SSVD şuan özel hastanelerin gündeminde. Darısı DEVLET HASTANELERİNE!!! Sare Davutoğlu’nun da SSVD yaptırdığından hareketle hükümet politikası olarak tıp fakültelerinde verilen eğitime ve devlet hastanelerine el atılması gerektiğine inanıyor ve bir an önce harekete geçilmesini bekliyorum.

Son söz olarak EĞİTİM ŞART diyorum.

Anne adayları kendinizi ve bebeğinizi gerçekten önemsiyorsanız kapı süsünü, tüllü magnetleri bırakın da doğal doğum yapmanın peşine düşün!

Şu yazı da ilginizi çekebilir. Okumak İçin TIKlayın!
Niçin SSVD Yapmak İstiyorum:

sezaryenden sonra normal doğum , sezaryenden sonra normal doğum olur mu , sezeryenden sonra normal doğum , hep sezaryen mi , doğam doğum, sezaryenin zararları , sezaryen olmak istemiyorum , doğuma hazırlık , bebek hazırlığı

4 Nisan 2016 Pazartesi

Niçin SSVD Yapmak İstiyorum?


İlk olarak kavramımızı açıklayalım çünkü “SSVD ne demek?” Diye soranlar olacak elbette. Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum demek. Ne yazık ki ülkemizde çok az bilinmekte ve çok az kabul görmekte… İşte bu yazının asıl yazılış amacı da bu! Ne kadar çok SSVD’den bahsedersek; internette, sosyal medyada, yazılı-görsel medyada, arkadaş sohbetlerinde, watsup gruplarında SSVD hakkında konuşursak, zamanla pek çok kişi bunu öğrenecek. Belki başta “Ne saçma şey, olur mu hiç sezaryenden sonra normal doğum?” diyerek reddedecekler, ama zamanla bunun gayet makul ve uygulanabilir olduğunu anlayacaklar.

İkinci hamileliğimde konuştuğum çoğu insan ilk kez duyuyordu, sezaryen sonrası normal doğumun mümkün olabileceğini. Kimileri şaşırıyordu SSVD isteğime. Anlayamıyorlardı bu isteğimi, hala da tam olarak anlayacaklarını sanmıyorum. Nasıl anlatılır… Bilemiyorum. Aslında bu yazıyı biraz da bu yüzden yazdım. Kendim de anlamak için.

A- Öncelikle Allah’ın kainatı muazzam bir düzen ve mükemmellikte yarattığına inanıyorum. Şimdi burada sonsuz örnekler vermeye gerek yok, hepimiz her an şahit olabiliriz muhteşem ahenge. Kainat kimin için yaratıldı? Cevap: insan için. Eşrefi Mahlukat yani en şerefli yaratık kim? Cevap: İnsan.

Şimdi buradan hareketle bir ve iki diyelim:

1- Öyleyse insanın devamlılığını sürdürmesi gerekiyor. Çünkü evrende başrol oyuncusu; İNSAN. Dünya, uzay, hatta cennet cehennem dahi insan için var çünkü. İnsanoğlunun devamı için doğumun olması gerekiyor. Bütün havyalar dış müdahaleye gerek duyulmaksızın doğum yaparken, insan bunu neden yapamasın? Tamam insan ve hayvan farklı, en basitinden hayvan doğunca kıyafet giymez, insan giyer. Ama yine de insanın DOĞURABİLİR kabiliyette olması gerekiyor evrendeki düzene göre.

2- Yaklaşık 40 hafta, 280 gün süren hamilelik boyunca kadınlar günlük yaşamlarına devam ediyorlar. Tamam bazı hareketleri kısıtlanıyor belki, yeme içmelerine de özen gösteriyorlar ama bu çabaların hiç biri, sıfırdan bir insanın vücut bulmasına yetecek şeyler değil. Anne yoğurt yiyor, kalsiyum hoop bebek için gerekli yere gidiyor, anne köfte yiyor protein hoop ilgili yere gidiyor. Ay ay hatta hafta hafta takip ediyoruz bebeğin karnımızdaki gelişimini, çok şükür bir sıkıntı yoksa zaten tıkır tıkır işliyor süreç… Yok bu hafta göz kapakları yaratıldı, yok bu hafta böbrekler çalışmaya başladı, aa artık bebeğiniz sesleri duyabiliyor derken derken haftalar ilerliyor. Madem böyle yolunda bir ilerleyiş var, son anda sorun çıkması neden, doğum yapamamak neden?


B- Hem “eskiden sezaryen mi varmış?” Şuan da sezaryenzede olan bütün arkadaşlarım ve ben normal doğum ile dünyaya gelmişiz. 1980ler kuşağı diyelim kısaca. Bizim anne ve babalarımız da normal şekilde dünyaya gelmiş. Bize gelince nolmuş???

1- Şimdi şöyle itirazlar gelecek, ama eskiler sağlıklı besleniyordu, tarlada tapanda çalışıyordu, bizim vücudun dengesi bozuldu hormonlu yemekten, hareketsiz hayattan vb. Bir yere kadar tamam, kabul edilebilir gerekçeler ama hep mi Türkiye’deki kadınların sistemi bozuldu? Başka ülkelerde yani hem batıda hem doğuda hala kadınlar çatır çatır doğum yapıyor! Hep mi bize gelmiş hormonlu meyvalar??

2- Bir diğer muhtemel itiraz da şu: Eskiden bebek ve anne ölümleri çok oluyormuş. Tamam bu da bir yere kadar kabul edilebilir. Ama şu anki sezaryen oranına bakarsak, tarihin hiçbir zamanında bu kadar büyük sayıda anne-bebek ölümleri gerçekleşmemiştir sanırım! Çevremde bir iki istisna hariç arkadaş ve akrabalarım özel hastanede sezaryen olduk. Bu hesaba göre bizim veya bebeklerimizin ölmesi veya kalıcı hasar oluşması gerekiyordu ki bu benim çevremde yüzde 80 gibi bir oran…

Kısacası:

Allah’ın kadını DOĞUM YAPABİLİR olarak yarattığını, bu fıtrata müdahale edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Allah’ın verdiği bu doğal hakkımı kullanmak istiyorum.

Her anımızın kimyasal/ fabrikasyon/ sentetik vb. ile kuşatıldığı bu kapitalist dünyada bebeğimin dünyaya ilk adım atışının olabildiğince DOĞAL olmasını istiyorum.

Yaşamımı mümkün mertebe sağlıklı geçiren bir insan olarak, durduk yere kesilip biçilmek, ameliyathane ortamını teneffüs etmek istemiyorum.

İlk doğumumu bir şekilde sezaryen yaptığım/ yaptırıldığım için sonraki bebeklerde buna mecbur edilmeyi reddediyorum.

Belki burada yazamadığım başka nedenler de var…

SSVD bir lüks değildir, şımarıkça bir istek hiç değildir. Her sezaryen olmuş annenin hakkıdır!

Benden bu kadar şimdilik. Ama SSVD hakkında yazacaklarım var daha…

SSVD'ye destek için İMZA KAMPANYASINA KATILIN! TIK TIK

SSVD nedir? Niçin SSVD? Sezaryen sonrası normal doğum yapılır mı? Sezaryen sonrası hep mi sezaryen olmak zorunda? sezaryenden sonra normal doğum , sezaryenden sonra normal doğum olur mu , sezeryenden sonra normal doğum , hep sezaryen mi , doğam doğum, sezaryenin zararları , sezaryen olmak istemiyorum , doğuma hazırlık , bebek hazırlığı

1 Mart 2016 Salı

Kitaplarıma; Varlığın Yakıyor Yokluğun Yok Ediyor!


Taşındık! Böyle bir kelimeyle ne güzel söyleniyor değil mi? Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor! Taşınmadan uzun süre önce kitapları kolilemeye başladık, nereye elimizi atsak kitap çıkıyor... Kitaplıktan, vitrinden, yatağın altından, balkondan. Baktık bu kitaplara koli yetmeyecek önden baya bir koliyi götürüp kitapları yeni eve boşalttık, kolileri tekrar kullandık. Tabi eşim sürekli söyleniyor 'Atalım bunları, eleyelim! Her taşındığımızda sayıları giderek artıyor vb.' Ben ise kitaplarla sıkı gönül ilişkisi kuranlardanım. Okuduğum kitapları asla elden çıkaramam, orada var olduğunu bildiğin eski bir arkadaş gibi beklerler kenarda, görünce mutlu olurum. Tabi bir de henüz okumadıklarım vardır, onları da hep bir gün okuyacağımı düşünürüm.

Bir de tek suçlu ben değilim, eşim de kendi çapında okumaya meraklı. Onun ilgi alanıyla benimki farklı olduğu için ortak kitaplara pek takılmayız, bu nedenle de kitap sayısı biraz daha artıyor tabi. Bir de bizim oğlan var. 5 Yaşına girecek. Onun dinazorlu, okyanuslu, korsanlı hikaye, etkinlik, boyama kitapları da eklenince... Taşınırken gözümü kararttım bir an oğlanın hepsini boyadığı bir boyama kitabını geridönüşüme koydum. Çocukta 6.his mi vardır nedir, onca kargaşada fark etti! "Anne kitabım nerede, ben ona bakacaktım, atmadın değil mi?" tövbee, bozuntuya vermeden çıkardım verdim. Yine bir şey atmayı başaramadım!

Yeni eve taşındık bitmedi kitap krizimiz. yerleştir yerleştir bitmiyor! Artık bazıları kolide kaldı, öyle bekliyorlar... Evlenirken alınan meşhur salon takımını almamıştım hani konsollu falan olan. Sadece bir adet vitrin almıştım onu da kitaplık yapmak niyetiyle. En başta niyetim kitaplık olduğundan cam olan raflarının yerine bir de tahta raf yaptırmıştım. İlk evlenince "Aaa yeni gelin evi, vitrin olarak kullan biraz..." yönlendirmeleri ile vitrin vazifesi gördü. Zamanla bir raf iki raf derken yarı yarıya kitap doldu. Şimdi ise komple kitaplık yaptım gitti. Tabi kolide hala bekleyen kitaplar var.

Asıl diyeceğime gelemedim bir türlü. Yeni kitap alacağım bir aydır ama gündemimiz bu minval üzere olduğu için eşime diyemedim bir türlü cesaret edip. Dışarı da çıkamıyorum ki kendim alayım. Tabi bu arada biz Hacamat, Derin Tarih, CF, Gerçek Hayat, Bilim Teknik, Bilim Çocuk, Meraklı Minik, CafCaf aldık yeni eve taşındıktan beri. Çoluk çocuğun rızkını dergiye yatırıyoruz sanırım... Neyse sonunda açtım siteyi verdim siparişleri, eşime "Hadi ödemeyi yap, kitap alıyorum." dedim. "Evde bir sürü var, onları oku." dedi. 'He he' dedim. Fazla tepki vermedi beni kararlı görünce :) Neyse asıl mesele bu da değil. Amma uzattım ya... Ben böyle mutluyum kendime üç tane kitap sipariş ettim diye, sonra oğlana dedim ki o da mutlu olsun diye "Senin için de bir tane kitap aldım oğlum. (Küçük Kara Balık)". Sonra bir an jetonum düştü, en ben OYUN TAKVİMİni kimin için aldım? Oğlan için. E doğumla ilgili kitabı kimin için aldım, karnımdaki oğlum için... E ben kendime hiç birşey almamışım ki! Bir an karışık duygular hissettim. Öncelikle ben artık iyice ANNE OLMUŞUM dedim.

Aslına bakarsanız bunların hepsini ben kendim için aldım! Bir ben vardır bende benden içeru tarzı bir şey. Demek ki annelik tasavvufî pencereler de açıyor :). İşin kötüsü kitapları 'ben' aldı oluyorum! Bir sorun ama niye alıyorum, kime alıyorum...