27 Şubat 2012 Pazartesi

Yine Bir 28 Şubat


15 yıl geçmiş malum 28 Şubattan sonra... TRT'de askeriyeden eşleri başörtülü olduğu için, namaz kıldıkları için atılan ve pazarcılık yapanların haberinin açıkça verildiğini izledim ya; Birand'ın belgeseli de malum... Gözüm açık gitmez artık... Yetmez ama...

Katsayı zulmü, kesintisiz eğitim baskısı, Kur'an kurslarında yaş sınırı ayıbı gibi 28 Şubat'taki OHAL'de ülkemizin üzerine çöken kara bulutlardan temizleniyoruz yavaş yavaş...


Tabi arada bir NESİL yani BİZ kaynadık... Ortaokuldaydım İmam Hatip'te... Günü gününe yaşıyorduk tüm gelişmeleri... Okul kapısında hergün polisler bekliyordu. Sivil ve resmi... Özel kanal kameramanları fink atıyordu haber yapmak için............ Söylenecek söz çok da benim söylemeye mecalim yok.Daha önce de bir kaç kelam etmiştim konuyla alakalı BURADA.


Biz de Mehmet Akif Üstad gibi dua edelim: " Rabbim bu ülkeye bir daha 28 Şubatvari olaylar yaşatmasın!" AMİN

24 Şubat 2012 Cuma

Gavurca Merakı



Gerekli gereksiz her yerde gavurcanın kullanılmasına şiddetle karşıyım. Bir alışveriş merkezine gidiyorum herşey gavurca! Hangi ülkede yaşıyoruz belli değil. Ben kendi özel hayatımda buna dikkat etmeye çalışıyorum. En basiti konuşurken (arada dilimden kaçsa da) yabancı kelime kullanmamaya çalışıyorum. Bununla ilgili bir de yazı yazmıştım önceleri.

Bir diğeri de üzerinde gavurca yazılı kıyafetler, dekorasyon eşyaları, kumaşlar, takılar vb. almıyorum. Veya da almamaya çalışıyorum. Kendi kıyafetlerimde bu kuralımı ihlal etmiyorum ama sıra bebeğimin kıyafetlerine gelince iş değişiyor.


Çocuk kıyafetlerinin hemen hepsinin üzerinde GAVURCA YAZI VAR! Kocaman CARS yazmışlar, vay beee ne havalı,ARABALAR yazsa komik olur belki de . SPRING, BE HAPPY, SWEET yazmışlar, İLKBAHAR, MUTLU OL, ŞİRİN yazmıyorlar nedense? Tekstilde bu denli ilerlemiş, ihraç şampiyonu bir ülkenin kendi ülkesi sınırları içerisi için yaptığı üretimler de bile bu denli ÖZENTİ ve KOMPLEKSLİ olması beni çok şaşırtıyor ve üzüyor!



Mesela dekorasyonda da VİNTAGE tarzını çok beğeniyorum. Ama o tarz çoğu eşyanın üzerinde italik narin karakterlerle yazılmış yazılar mevcut ne yazık ki.

NOT: GAVURCA kelimesi bilinçli olarak kullanılmıştır. Bu konularda hiç hoşgörülü değilimdir.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Ne Okuyorum? "Kadın Nasıl Mutlu Olur?"


Nuriye Çeleğen'den "Kadın Nasıl Mutlu Olur?" u okuyorum şimdilerde.

İlk bölüm normal kitap şeklinde. İkinci bölümde ise
Türkan Şoray
Belkıs Akkale
Sezen Aksu
Adile Naşit
gibi ünlülerle yapılan röportajlar yer alıyor. Röportaj soruları şu minval üzere:

" Kadın nasıl mutlu olur?"
" Sizi neler mutlu eder?"
" Ölüm, ahiret, ibadet hakkındaki düşünceler."

Akıcı bir kitap, dili basit, hızlı ilerliyor. Tavsiye ederim.

Dikkatimi çeken bir iki noktayı paylaşıyorum:

" Neden geldik bu dünyaya ve nereye gidiyoruz diye hiç düşündünüz mü?" diye soruyor yazar. Bazıları HİÇ DÜŞÜNMEDİM diyor. Pek inanılası gelmedi bana ama... Çoğu da BUNLAR DERİN MEVZULAR, BUNLARA GİRMEYELİM diyor. Neresi derin yaw? Bunlar hayatın ta kendisi! Yaşamın birinci ve en temel sorusu. Bu sorular ve cevapları olmadan hayat neye benzer ki?

"Ahirete inanır mısınız?" diye soruyor yazar. " BUNUN CEVABI BENİM ÖZELİM, PAYLAŞAMAM." diyorlar. Haydaaa.... Sanki vücut ölçülerini sordu... Tööbe tööbe... Bu ne yaa? Hayatlarının tüm ayrıntısını kameralar önünde yaşayan insanlar nasıl birden SIR KÜPÜ oluyorlar anlamış değilim!

19 Şubat 2012 Pazar

Seni Ailecek Seviyoruz Koca Kafalı Pepee!


Pepee geçen yıl da vardı ama şu son dönemde yıldızı iyice parladı. Ben en başından beri severek takip etmekteyim kendisini. Kırtasiyeler PEPEE kitapları, dergileri çantaları, oyuncakları, çalışma masası hatta lazımlığı ile dolu! Bu kapitalist düzende bundan daha doğal birşey olamazdı. Rayting alan, çocukların dünyasında yer tutan tüm karakterler, insanların kırmakta en çok zorlandıkları çocukları için tüketim kozu olarak kullanılmakta.

Olayın tüketimi körüklemesi bir yana ben her yerde PEPEEyi görmekten mutluyum. Çünkü o İÇİMİZDEN BİRİ! Milletvekili sloganı gibi oldu :). Artık örümcek adam ve barbie görmekten BÖÖ geldi. Ve işin kötüsü başka alternatif de yok. Düpedüz bir dayatma var. Bizim küçüklüğümüzde şirin ayıcıklar, kedicikler süslerdi herşeyi. Kızı da erkeği de aynısını kullanırdı. Çocukça, masumca, şirinceydi herşey. Kız erkek hepimiz arı mayalı kokulu silgiyle büyüdük yalan mı :)

Şimdi erkek çocuklarına yönelik kırtasiye ürünleri vurmayı, kırmayı tetikleyici resimlerle dolu. Kızlar için sunulanlarda ise tek renk var zaten PEMBE! Barbie'den şikayet ediyorduk bir de WİNX çıktı başımıza! Kız çocuklarının kırtasiye ürünlerinde ise süslü, makyajlı, bol dekolteli, mini şortlu, seksi duruşlu çizgi kahramanlar yer almakta... İşte bu yüzden çocuklar çocukluklarını yaşayamadan hemen KARİZMATİK, HAVALI, JÖLELİ SAÇLI ADAMLARA ve SÜSLÜ, ÇITKIRILDIM, MANKEN EDALI KADINLARA dönüşüyorlar. Ortaokul kızlarındaki kadınsı eda beni dehşete düşürüyor!

Biz büyüdük ve kirlendi dünya. Şimdiki bücürler ilerde bu şarkıyı dahi söyleyemeyecekler...

PEPEE hem kız hem erkek çocuklara hitap eden, gerçekten ÇOCUKÇA bir karakter. KAYU ile aynı kulvarda sayılırlar.

Ben çocuğumun tüm masumluğu ve hayalleriyle çocukluğunu yaşaması için onu ördeklerle, kedilerle, kaplumbağalarla, fillerle büyütmeyi planlıyorum. Tabi başarabilirsem!

NOT: PEPEEnin çakma olduğunu da az biraz biliyorum ama olsun, napalım...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Ne Okuyorum: Mavi Marmara Risalesi


"Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır?" kitabından sonra bir Bülent AKYÜREK kitabı daha okuyayım dedim. Şu meşhur İHH'nın Mavi Marmara Yardım Gemisi üzerine bir kitap. Yarısındayım. Beğendim. Tavsiye ederim.

Herkesin mizacı, tarzı farklıdır elbet. Bana hitap ediyor Bülent Akyürek'in uslübu. Sert, kesin, keskin, biraz espirili, biraz damardan kısacası harbi bir tarzı var.

Her kitapta tasvip ettiğim etmediğim görüşler çıkar genelde. Toptancı bakmam eserlere, kişilere. Şimdilik Bülent Akyürek'in benim düşünceme çok ters gelecek bir görüşüne rastlamadım. Onda kendimi bulduğum için beğendim belkide. Bizim CAFCAF'ta da yazıyor kendileri.

Bu kadar lakırdıdan sonra merak eden olursa ahan da bu da sitesi :)
http://www.bulentakyurek.org/

10 Şubat 2012 Cuma

Değişimin Peşinde Koşmak 1- Fotoğraf

Zamanla beraber ne çok şey değişiyor! Eskiden 100 yılda olan değişim şimdilerde 1 yılda oluyor belki de... Gelişmeleri yakalamak için sürekli tetikte olmak gerekiyor... Bu da insanı yoruyor bazen.

Bu hızlı değişim nesiller arasında da uçuruma neden oluyor. Eskiden köydeki bir kızın anneannesi, annesi ve kendisi basmadan şalvar giyermiş, yaşla beraber ancak kumaşın rengi ve deseni değişiyordu heralde. Şimdi her altı ayda bir YENİ SEZON diye bir kavramla karşı karşıyayız.Bir sezon gözümüze çok güzel görünen renkler, modeller bir yıl içinde DEMODE oluveriyor... Vahşi kapitalizm hepimizi tüketime teşvik ediyor. Kapitalizm ve tüketim çılgınlığı konularında çok doluyum, şimdi buna girmek istemiyorum.


Bu hızlı değişimi gözler önüne seren bir örnekte sıra. Birkaç yıl önce bir fotoğrafçının reklamında gördüm bu sloganvari cümleyi " FOTOĞRAF KAĞITTA GÜZEL" . Ne demek bu şimdi? Bundan çok değil sadece 10- 15 yıl öncesine gitsek ve insanlara bu cümleyi söylesek hiç bir anlam veremezler heralde. " YA NERDE OLACAKTI? TABİİ Kİ KAĞITTA OLACAK!" diye bir de üstüne fırça atarlardı heral...

Şimdi hepimizin elinde dijital makinalar, bilmem kaç GBlik hafıza kartları da içinde, çek babam çek. Her pozu en az 10 kez çeker olduk... Nerde 36 pozluk film almalar, düşüne düşüne, hesaplıya hesaplıya fotoğraf çekmeler. Sonra acaba nasıl çıktı ki diye meraktan çatlayarak onu fotoğrafçı da çıkartmalar... Hatta bazılarının yanması, üzülmemiz...


Eskiden kimsenin gözü kapalı çıkmazdı fotoğrafta. Çünkü bilirdi ki herkes bunun TEKRARI YOKTU! Herkes adam gibi verirdi pozunu. Belki de ondandır çoook daha eski siyah beyaz fotoğraflarda insanların hazır olda durması. Tüm ömürde çekinilen toplam 3-4 fotoğraf belki de... O yüzden çok kıymetli, değerli, ciddiyetli, hazır ollu!

Birşey çoğaldıkça değeri de aynı oranda azalır. Bu hayatın genel kurallarından... Artık bilgisayarlarımız binlerce fotoğrafla dolu... Hele bebeklerimizin her anı belgeli!


Ben yılda birkaç kez, bilgisayardaki fotoğrafları gözden geçeirip, seçtiklerimi bastırıyorum. Sanal alemden gerçek hayata çıkarıyorum onları.

Eee ne demiştik başta " FOTOĞRAF KAĞITTA GÜZEL" :)