18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kim İçin, Ne İçin Vermek Tatlı Canı?


ŞEHİT, Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse TDK Büyük Türkçe Sözlük'e göre...

Şehit, dini, namusu, Allah rızası ve memleketi için canını teslim edene denir. Peki bir avuç serserinin katlettiği masum, cahil ( askerî olarak cahil, eğitimsiz), Anadolu çocuğuna ne denir?

Rabbim onlara şehitlik makamı versin inşallah ama ben böyle bir şehitliği kabul etmiyorum! Ne için son nefeslerini verdi bu gencecik bedenler? Ne için? Kimin, nerede, ne için, ne yapmak istediği belli olmadığı siyasî meseleler için mi?

Şehit ailelerinin “ Vatan sağolsun” , “ Bir oğlumuz gider yerine bini gelir” gibi açıklamalarını da kabul etmiyorum. Biz mi vatan için varız, vatan mı bizim için var?

Eğer bir gün gerçekten savaş olursa ben de, eşim de, evladım da feda olsun vatan için, şehitlik mertebesi için… Ama böyle kalleşçe, böyle pisi pisine, böyle ne idüğü belirsiz bir şekilde canların gitmesine, sonra da halkın ŞEHİT EDEBİYATI ile kandırlmasına karşıyım!

İlk Millî Güvenlik dersinden asker hocamıza bu soruyu sormuştum “ Ordumuz gerçekten çok mu güçlü?”. Hoca da tabî ki “ Evet” demişti...

Ben 6-7 yaşlarındaydım TRT’de Pkk’nın bastığı köyleri izlerdim dehşetle, şimdi 27 yaşındayım. 20 yılda neler neler değişmedi ki? Herşey değişti ama PKK belası hep aynı.

Bunu anlamakta zorlanıyorum. Diyecek bir şey de bulamıyorum. Denilecek şey hem çok, hem de yok. Neye yarar hem? Göçtü bu dünyadan 13 körpe fidan… Hem de HİÇ uğruna…

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Ülkem Kadınlarının Blog Çılgınlığı


Blogları geziyorum zaman zaman, ne hoş ve orjinal kadınlar var ülkemde diye mutlu oluyorum. İnternet insanların kendini, yeteneklerini sergilemesi ve geliştirmesi için büyük bir imkan sunuyor bence. Marifet iltifata tabiidir sözüne binaen bloglara gelen tepkiler insanları daha güzelini yapmaya yönlendiriyor...

Dikkatimi çeken bir şey de niye hep kadınların blogları var? Ya da ben hep ilgi alanıma binaen hep kadınların bloglarını mı buluyorum? Ya da günümüz konu komşu kavramı olmayan, akrabalarından uzakta oturan, eve kapanmış kadınlarımız sosyalliklerini bloglar üzerinden mi sürdürüyor?

Benim esas söyleyeceğim şu ki genelde gezdiği bloglar el işleri, anne- bebek, moda, yemek gibi biz kadınlara cazip gelen yerler. Bazen de felsefî ve edebî takılanlara takılıyorum. Ama ben bu başlıkların herhangi birisi altında bir bloga sahip olabileceğimi düşünmüyorum.

Bu başlıkların ( pratik ve özgün tasarımlar, anne- bebek, yemek, moda, felsefe vb.) hepsi hayatımda az çok yer tutuyor ve ilgimi çekiyor ama hakkında bir blog yapsam sıkılır, daralır “Of aman bee hayat sadece bundan mı ibaret?” derim.

Mesela şu an belki en çok ilgimi çeken anne- bebek konusu olur ( 3 aylık oğluşum var çünkü) ama o bile bayar. AAA bu gün yeşil kaka yaptı, dün ilk defa AGU dedi, GAK dedi GUK dedi, ilk tatil, ilk diş, ilk bilmem ne... Elbette ben de normal bir anne gibi oğluşumun tüm ilklerini büyük bir heyecan ile takip ediyorum ama bunların çok da abartılmaması gerektiğini düşünüyorum. Ha 1 ay öne konuşmuş ha sonra ne fark eder. Bakın etrafınıza tüm insanlar konuşuyor! Eninde sonunda ( Allah’ın izniyle) konuşacak zaten. Bu tür fiziksel ve duyuşsal gelişimleri abartmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Ben blogumda anne- çocuk başlığına şu şekillerde değinirim
1- Gerçekten birilerine yararlı olacağını düşündüğüm hususlarda, yön gösterici olacak tarzda yaşadığım hadiselere yer vererek
2- Çocuğun ahlakî ve duygusal gelişimi ile ilgili olarak

Şimdi bana denilebilir ki bir söylediklerine bak bir de yaptığına... Tutmuş http://tesetturgelinlik.blogspot.com/ diye blog yapmışsın. Onun kuruşunu hemen anlatayım. Evlilik hazırlığında iken kendi bilgisayarıma öyle çok tesettür gelin başı fotoğrafı yüklemiştim ki kendimce bir arşiv oluşmuştu. Ben uğraştım bari işe yarasın diye bunu insanlarla paylaşmak istedim. O zaman böyle google görseller falan da yoktu. Emek verdim yani epeyce . Sonra da “insanlar düğünlerinde baş açmaya özenmesinler, onlara güzel örnekler sunayım” gibi bir felsefeyle devam etti. Çok da aktif değilim zaten o blogta. Üstüne düşsem çok daha süper olabilirdi.
Hayatımın pek çok noktası olduğu gibi bu da bir noktası idi. Nişanlandım, evlendim, çok yakınlarımın düğünlerine katıldım dolayısıyla hayatta az da olsa yeri olan bir gerçek bu. Tesettür gelin başları şu an benim ilgi alanıma girmese de biliyorum ki benim 3 sene önce yaşadığım heyecan ve telaşeyi şimdi yaşayanlar var ve onlara fikir verebilirim belki. İşte bol eleştiriye açık olabilecek blogumun hikâyesi bu.